ÇOCUKLARA ÖĞÜT VER - ME !
Pek çok anne baba gibi bende çocuklarım benim yaptığım hataları yapmasın diye onlara sıklıkla hayat tecrübelerimden yola çıkan öğütler veriyorum. Amacım her ne kadar iyi niyetli olsa da bu konuda sıklıkla başarıya ulaşabildiğimi söyleyemem. Çocuk ve Genç Terapisti Psikolog Serpil İLHAN tarafından kaleme alınan yazıda niçin öğüt vermememiz gerektiğini daha iyi anlayabilirsiniz.
Her veli ya da öğretmen çocuklarının başarılı olmasını ister. Kendilerinden daha fazla çocukların geleceklerini düşünürler. Bunun için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Ancak bazı ebeveynler bunu etkisiz yöntemlerden biri olan nasihatle başarmaya çalışırlar. Aslında hiçbirimiz sevmeyiz öğüt almayı. Bunun sebebi de yapılan hataları tekrardan duymak istemememiz ya da kendi kararımızı kendimiz vermek istememizdir. Tam tersi öğüt vermeyi de çok severiz. Başta çocuklarımıza olmak üzere çevremizdekilerde de hata bulunca ilk fırsatta başlarız nasihat vermeye. Bazen hayli uzun sürer bu konuşmalar ve karşımızdaki kişiler özellikle de çocuklar sıkılır ve dinlemezler ne anlattığımızı. Çocuklarımızı uzun nasihatler ile sıkmadan doğru yolu göstermek için neler yapabiliriz?
Çocuğu terbiye etmek için öğüt başta gelen araçlardan biridir aileler için. Çocukları dış tehlikelerden korumak, doğru yolu göstermek, yanlışların farkına varması için öğüt, aileler için maalesef vazgeçilmezdir. Ancak nasihat, çocukların öğrenme süreçlerini bazı noktalarda engelleyebiliyor. Çünkü aile olarak çocuklara hazırlanılmış doğrular sunuyoruz nasihat verirken. Tabi ki de bu doğrular ailelerin doğruları. Zaten hazırlanılmış doğrular sunulduğu için çocuk araştırmayı, öğrenmeyi, merak etmeyi, denemeyi ve öğrenmeyi bırakıyor. Çocuk bu kararlar içinde gelişim göstermeden hayatına devam etmek zorunda kalıyor. Kendi kararlarını maalesef veremiyor. Çocuk anne ve babaya bağımlı hale gelmeye başlıyor ve çocuk kendisi için düşünmeyi bırakıyor. Böylece çocuk alması gereken sorumlulukları da aileye bırakıyor. Herhangi bir zorluk ile karşılaştığında çözüm üretmek yerine tüm başa çıkma yöntemleri aileye kalıyor.
Hiç öğüt vermeden olur mu diyen aileler için…
Öğüt vermenin yöntemi, sıklığı, doğru mesajı alıp almadığı çok daha önemlidir. Bu öğütler uzun uzun, keskin mesajlar şeklinde olunca çocuklar tarafından sıkıcı bulunur ve mesajlar genellikle yerine ulaşmaz. Bazı ebeveynler her şeyi kendilerinin daha iyi bildiğini düşünerek hareket eder ve öğüt verirken çocuğun kendi karakterini ve isteklerini göz ardı ederler. Öğüt verirken çocuğu aşağılamamak, onunda düşüncelerine saygı duymak gerekir. Her birey kendine has birtakım özelliklere sahiptir. Bu farklılıklardan dolayı hiçbir çocuk, ailesinin, öğretmenlerinin hedeflerini gerçekleştirmek ve egolarını tatmin etmek için istemediği bir alanda başarılı olamaz. Çocuklar ilgi, yetenek, başarı ve isteklerine göre kendi hedeflerini kendileri belirlemelidir. Eğer çocuklar istemedikleri hedefler doğrultusunda zorlanır ise ortaya ailelerin beklemediği sonuçlar çıkabilir. Örneğin çocuk ailenin hedefini gerçekleştirmek istemiyor ise ailesine açık olarak karşı gelemeyebilir ve tepkisin başarısızlığı ile gösterebilir. Böylece aileye olan kızgınlığını farklı bir şekilde göstermiş olur. Ailenin bu durumda çocuğu başarısız olarak görmesi anlamsız olacaktır.
Konuşurken kullandığımız dil de çocuğun bizi anlaması ve söylediklerimizi içselleştirmesi açısından çok önemlidir. Tutarlı ve kararlı bir dil kullanmak kadar, sevecen ve kibar bir dil ve tonlama kullanmamız da şarttır. Olumsuz davranışa yönelik değil de, kişiliğe yönelik söz, tavır, aşağılama, suçlama ve hakaretlerin çocukların terbiyesine olumlu katkı sağladığı düşünülemez. Çocukların davranışlarını değiştirmek için çocuğu sorgulayan, kıyaslama yapan, alay eden ve öfkeli davranışlardan uzak durmamız gerekir. Çocuğun doğru mesajı alabilmesi için yumuşak bir üslup ve yeri geldiğinde verilen öğütler daha doğru algılanabilir.
Ayrıca davranışlar ile çocuğuna iyi bir model olan anne babaların çocuklara öğüt verme gibi ihtiyaçları da olmayabilir. Çünkü çocuğa verilecek en yararlı öğüdün sözden çok davranışlarla olacağı unutulmamalıdır. Ne kadar öğüt verirsek verelim çocuğun yapmaması gereken davranışları biz yapıyorsak hiçbir öğüt fayda sağlamayacaktır.
Önemli olan bir diğer nokta ise verilen öğütlerin net ve anlaşılır olmasıdır. Her konuya değinilmemeye dikkat edilmelidir. Vermeyi amaçladığımız mesaj dışına çıkılmamalıdır. Bunun yerine kısa öyküler anlatılabilir, örnekler verilebilir. Uzun ve detaylı konuşmaları çocuklar belli süre sonra dinlemezler konuşmanın ne zaman biteceğini düşünürler. Hâlbuki en yararlı olan öğüt en kısa olanıdır. Mesaj hedefe ancak bu şekilde sağlıklı ulaşabilir.
Sonuç olarak ailenin çocuktan beklentisi gerçekçi olmalıdır. Bu yüzden ailenin çocuğu çok iyi tanıması, çocuğun neyi başarıp neyi başaramayacağını bilmesi gerekmektedir. Ailenin çocuğa güvenmesi, başkaları ile kıyaslanmaması, sorumlulukları aile yerine çocuğun üstlenmesi önemli bir diğer noktalardandır. Çocuğun başarı yolundaki olumlu davranışlarını pekiştirmek için uygun her ortamda bu davranışların övülmesi gerekmektedir. Sonuçta bu durumlar olumlu aile tutumları olarak bireyin başarısını artıracak ve nasihatlere yer kalmayacaktır..
Psikolog Serpil İLHAN
Çocuk ve Genç Psikoloğu
cocukpsikiyatri.org - Ankara
Çocuk psikolojisi ve psikiyatrisi ile ilgili herşey....