ÇOCUĞUMLA DOĞRU İLETİŞİME NASIL GEÇEBİLİRİM?
Pek çok anne ve babanın ortak kaygısını Çocukları ile Doğru İletişime Nasıl Geçemeleri gerekliliği oluşturmaktadır. Her ne kadar Çocuklar ile Doğru İletişim Konusu ile ilgili kısa pek çok bilgi makalede ele alınmış olasada pek çok açıdan kısa bir makalenin konusu olamayacak kadar derin ve kapsamlı bir konudur. Çocuk ve Genç Psikoloğu Serpil İLHAN makalesinde genel hatları ile Ebeveynlerin Çocukları il Doğru İletişime Nasıl Geçmeleri Gerektiğini anlatıyor.
Anne baba olmak çocuğu sadece sevmek değildir, bu özel durum bir çok şeyi içinde barındırır. Çocuğunuzu sevmek kadar ona saygı duymak, onu her konuda cesaretlendirmek, onu dinlemek, fikirlerine değer vermek, özgüvenini geliştirmek gerekir. Bunları yaparken çocuğumuzla doğru iletişimi kurabilmek ve doğru mesajları verebilmek çok önemlidir. Ne dediğimizi anlatabilirsek ve karşı tarafın ne dediğini anlayabilirsek, birbirimizi anlayabilmemiz ve uyumla hareket etmemiz mümkündür.
Birbirini dinlemek, karşısındakine söz hakkı vermek ve farklı fikirlere saygı duymak uygar bir toplumda iletişimin vazgeçilmez koşullarından biridir. Aile içi iletişim de bu yüzden çok önemlidir. O yüzden diyebiliriz ki, sağlıklı iletişimin ilk olarak aile içinde başlaması gerekiyor. Aile içinde iyi bir iletişim kurabilen çocuklar, hayatının ileriki, evrelerinde de bu alışkanlığını sürdürecektir. Bu nedenle anne babalar önce çocuklarıyla doğru iletişimi kurmaya önem vermeli, bu konudaki bilgilerini geliştirmelidir.
Genel olarak bütün anne babalar gerektiği kadar çocuğuyla iletişim kurduğunu, konuştuğunu, dinlediğini savunur. Ama bu iletişimin kalitesine göre değişir. Çocukla konuşurken kullandığımız ses tonumuz ve beden dilimiz konuştuklarımız kadar önemlidir. Bu nedenle çocukla konuşurken kullandığımız sözcükler kadar beden dilimize de önem verip dikkat etmeliyiz.
Konuşurken çocuğa kullandığımız sözcükler ile mesaj veririz. Örneğin annesi oyuncağı yere vuran çocuğa ‘’atma, yapma, vurma, kime diyorum, seni babana söylerim” gibi ifadelerle uyarıyor ve bunu yüksek sesle, kızgın bir yüz ifadesi ile yapıyorsa, bunun çocuk için çok anlamı olmayacaktır. Çünkü anne bu durumda çocuğa sadece yapmaması gerektiğini vurguluyor. Eğer ocuk oyuncağı yere vurursa sonucunun ne olacağını, bu sonuçtan nasıl etkileneceğini söylemiyor. Peki olumlu cümle nasıl olmalı? Çocuğu ile sağlıklı iletişim kurmaya çalışan anne ‘’ Oyuncağın atmaya devam edersen kırılır ve o oyuncağı tekrardan oynayamazsın. Şimdi karar senin ister at, ister atma.’’ Anne bu olumlu cümleyi kurarsa ‘’oyuncak senin onunla ilgili karar verme yetisi sana ait. Ben seni uyarıyorum. Vurmaya devam edersen tekrar oynayamayacaksın.’’ Mesajını vermiş olursunuz. Çocuk eğer oyuncağı vurmaya devam ederse ve oyuncak kırılırsa kendi kendini cezalandırmış olacak. Annenin bu durumda farklı bir yaptırım uygulamasına gerek kalmayacak. Bu ve bunun gibi örneklerde çocuklara yaptıkları davranışın sonuçlarına katlanma becerisini kazandırmış oluyoruz. Anne bağırmadı, tehdit etmedi, kaşlarını çatmadı sadece uyardı, neden sonuç ilişkisi içinde olabilecekleri anlattı.
Çocuklar soyut ve somut kavramlı belli bir döneme kadar ayrıştıramazlar. Mecazi anlamlar, olasılıklar, kelime oyunları, hipotetik düşünme (olasılık) gibi konularda çok yetenekli değiller. Çünkü dil gelişimi bilişsel bir süreçtir ve zaman içinde bilişsel kapasitemiz geliştikçe, dil becerimiz de artar ve kendimizi daha iyi ifade eder hale geliyoruz.
Tüm bu nedenlerden ötürü, çocuğumuz bir şey der, biz başka bir şey anlarız. Ve genelde hoşumuza gitmeyen durumların kendimizle ilgili olduğunu varsayarız. Çünkü çocuğumuz gerçek nedeni ilk etapta söylemez/söyleyemez. Bunu bilmez ve konuyu sahiplenip, üstümüze alırsak, iletişim süreci de gerçek yolundan sapar ve bambaşka bir noktaya gider.
En çok karşılaşılan durumlardan örnek verecek olursak, çocuk okula gitmek istemiyor, ağlıyor, zıplıyor, okulu sevmiyorum, gitmek istemiyorum gibi cümleler kuruyor olabilir. Ve aileler buna bazen anlam veremeyip şımarıklıktan yaptığını sanıyor olabilirsiniz. Aslında bu durum bazen anneye olan özlem, anneyle geçirilen vaktin yetmemesi, okulda arkadaşı ile yaşadığı bir sorunu anlatır. Ve çocuk size ‘’anne ben seni çok özlüyorum, okulla bir sorunum yok.’’ Şeklinde söyleyemeyebilir. Ya da “Anne/baba okulda bir çocuk var. Sürekli beni rahatsız ediyor. Arkadaşlarımın yanında benimle alay ediyor. Kendimi çok kötü hissediyorum. Onunla başa çıkamadığım için de okula gitmekten kaçıyorum” demez. Tüm bu gerçek nedenleri anlamak bizim işimizdir. Bu işi nasıl başarırız? En güzel yolu çocuğu dinlemekten geçer. Dinlemek iletişimin yarısıdır. Dinlediğimiz zaman çocuğumuzu yönlendirmeden, kendi sorununu bulmasını ve ifade edebilmesini teşvik ederiz. Dinlediğimiz zaman anlarız. Anladığımız zaman kabul ederiz. Kabul ettiğimiz zaman, kızmayız, küçümsemeyiz, yargılamayız, yok saymayız.
Biz ne kadar çocuklarımızı dinlersek, onlar da kendilerini açmaya ve bizden gelen mesajları almaya o kadar meyilli olurlar. Ve şunu asla unutmamamız gerekir ki çocuğunuza kazandırmak istediğiniz bir davranış varsa, öncelikle bu davranışı sizin sergilemeniz gerekiyor. Çünkü çocuklar en çok model alarak öğrenir. Eğer siz teşekkür ederim, lütfen, eline sağlık gibi sözcükleri kullanmıyorsanız; odanızı toplamıyor, sokaktan gelince elinizi yıkamıyor, tuvaletten sonra sifonu çekmiyorsanız çocuğunuzun bunları yapmasını beklemeyin, yapmadığı için onu eleştirmeyin, yargılamayın ve kesinlikle cezalandırmayın.
Psikolog Serpil İLHAN
Çocuk ve Genç Psikoloğu
cocukpsikiyatri.org - Ankara
Çocuk psikolojisi ve psikiyatrisi ile ilgili herşey....