Çocuklarda Cinsel Kimlik Sapmaları
Prensler prenses, prensesler prens olmak isterse…Son dönemde gerek internet üzerinden sorulan sorular, gerekse takip ettiğim danışanlarımdan aldığım geribildirimler ailelerin son yıllarda çocuklarda cinsel kimlik ile ilgili kaygılarının daha fazla belirginlik kazandığı yönündedir. Bu süreçte toplumsal olarak her geçen gün kadın ve erkek rollerinin birbirine yaklaşması ve ailelerin bu konuda daha fazla bilinçlenmesi rol oynayabilir. Tıbbi olarak çocuklarda cinsel kimlik sapması kavramı, çocuğun kendisini karşı cinsiyette hissetmesi olarak özetlenebilir. Bu konuda yapılan çalışmalarda toplumsal araştırmalar kız çocuklarında erkeksi davranışların daha sık olduğunu göstermesine rağmen hekime başvurularda erkek çocukların çocuk psikiyatrisi uzmanlarından daha fazla yardım almak için aileleri tarafından başvurduğunu göstermektedir.
Çocuklarda cinsel kimlik kavramını tek boyutlu olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. Ailelerin çocuklarının cinsel kimliği ile ilgili yaklaşımları bazen çocuk merkezli olabilirken bazen de tamamen kendileri ile ilgili sosyal kabul süreçleri ön planda olabilmektedir. Cinsel kimlik ile ilişkili yapılan çalışmalarda ortaya konulan aslında kız çocuklarında cinsel kimlik sapmalarının aileler tarafından çok dikkat çekici bir durum olmaması bu sürecin bir yansıması gibidir.
Yapılan klinik çalışmalarda sıklığının erkek çocuklarında yaklaşık %3, kız çocuklarda %1 olarak saptanmıştır. Bu farklılıktan ailelerin sıklıkla erkek çocuklarının karşı cinse uygun davranışlarını daha fazla dikkat etmesinin sorumlu olduğu söylenilebilir. Diğer yönden yetişkin dönemi ile ilgili yapılan çalışmalarda cinsel kimlik bozukluğu sıklığının kadınlarda 100 000 de 1, erkeklerde ise 30 000 de 1 olduğunu göstermektedir. Her ne kadar bazı araştırmacılar tarafından bu süreçte net bir toplumsal veriye ulaşılamayacağı ifade edilmesine karşın, çocukluk dönemi ile kıyaslandığında oranın oldukça düşük olduğu aşikardır. Bu nedenle çocukluk döneminde görülen karşı cinse uygun davranışların daha iyi bir seyir gösterdiği söylenilebilir.
Her ne kadar pek çok aile tarafından cinsel kimlik ile ilgili sapmalar cinsel kimliğe uygun olmayan davranışlar ile karıştırılabilmesine rağmen bu iki farklı tanımlamanın birbirinden ayrımının yapılabilmesi gerekir. Cinsel kimlik çocuğun kendisini hissettiği cinsiyettir, cinsel davranış ise cinsiyetine uygun olan davranıştır. Diğer bir deyişle bir erkek çocuğu bebekler ile daha fazla zaman geçirmekten hoşlanabilir veya annesinin eşyalarına karşı daha ilgili davranabilir. Ancak bu çocuğun kendisini kız gibi hissettiğini göstermez.
Sıklıkla pek çok çocukta 3 yaşlarında cinsel kimlik anlaşılmaya başlanır. Bu yaşlar öncesinde her ne kadar ben kızım, ben erkeğim gibi ezberden ifadeler kullanılmasına rağmen bu yaşlardan sonrasında çocuklar kendi cinsiyetlerine özel davranışları geliştireceklerdir. Özellikle bu süreç bu davranışların tanımlanabilmesi için önemlidir. 2 yaşları civarında bir çocuğun annesine ait renkli eşyalara daha çok dikkat etmesi zaman zaman annesinin davranışlarını taklit etmesi sıklıkla normal olarak değerlendirilebilir (ayrıntılı bilgi için cinsel gelişim ile ilgili makaleden faydalanılabilir). Diğer yönden bu davranışların yaygın olarak görülmesi ayrıntılı bir değerlendirmeyi beraberinde getirmelidir.
Özellikle böyle bir süreç ile karşı karşıya kalan ailelerin en temel kaygısı bu sorunun hormonal değişikliklerden kaynaklanıp kaynaklanamayacağıdır. Bu konuda yapılan çalışmalarda bu sorunu yaşayan çocukların bedensel ve hormonal olarak sıklıkla yaşıtlarından belirgin farklılık göstermediği saptanmıştır. Diğer yönden bu süreç ile ilişkili pek çok farklı faktörden bahsedilebilir. Yapılan çalışmalarda ortaya çıkartılan risk faktörleri aşağıda sıralanmıştır;
— Ailelerin çocuklarını karşı cins gibi değerlendirerek buna uygun davranışlar geliştirmesi. Örn. Saçına toka takmak, etek giydirmek, kızlara erkek kıyafetleri giydirmek gibi.
— Sıklıkla çocuklarda cinsiyete uygun davranışlarda temel bulunduğu ortamda kendi cinsiyetininden birisini model alması ile gelişir. Çocuğun bulunduğu ortamda kendi cinsiyetinde bir model bulunmaması risk faktörü olabilir. Bu süreçte benzer şekilde model alınan kişininde kendi cinsiyetine uygun davranması gerekmektedir.
— Bazen ev içerisinde baskın bir model olması cinsel kimlik karmaşasını tetikleyebilir. Bu süreçte çocuk ev içerisinde daha aktif olan ebeveyni model alarak ona benzer davranışlar geliştirebilir.
— İlginç bir durum olarak bazı vakalarda aşırı kaygılı çocuklarda anneye aşırı bağlanma ve özdeşim kurma sonucu benzer bir süreç gözlenebilir. Diğer yönden sıklıkla bu çocuklar erkeklerin göreceli olarak daha hareketli oyunlarını oynamaktan uzak durma eğilimi gösterecektir. Bu nedenle çevrelerinde kız arkadaşlarının sayısının artması belirgin olarak bu süreci destekleyebilir.
Anne babalar cinsel kimlik sapmalarında nasıl bir yaklaşım göstermelidir?
Bu konuda aceleci ve suçlayıcı bir tutumdan uzak durulmalıdır. Daha önce bahsedildiği gibi sıklıkla 3 yaş öncesindeki çocukların daha renkli bayan eşyalarına daha ilgili olması doğaldır. Diğer yönden bu yaş çocuklarının cinsel kimliklerini anlamlandırabilmesi mümkün değildir. Çocuklarda görülen cinsel kimlik ile ilgili sorunlarda yaklaşım bu süreci arttırabilecek faktörlerin ortamdan uzaklaştırması ile başlar. Özellikle ev içerisinde fiziksel veya eylemsel olarak var olmayan ebeveynin bu sürece ortak edilmesi gerekir. Bu mümkün değilse çocuğa model oluşturabilecek farklı bir kişi seçilebilir. Bu süreçte çocuğun mümkün olduğunca kendi cinsiyetinden çocuklarla temasının arttırılması, hemcinslerinin daha belirgin ilgi gösterdiği alanlara yönlendirilmesi önemlidir. Anne ve babaların bu duruma neden olabilecek olası sebeplerin saptanabilmesi için profesyonel yardım alması uygun olacaktır. Bu süreçte uygulanabilecek terapiler çocuğa yetişkin yaşamında daha sağlıklı bir süreç sağlayabilir.
Dr. Genco Usta
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı
cocukpsikiyatri.org - Ankara
Çocuk psikolojisi ve psikiyatrisi ile ilgili herşey...